Ahbarism, which emerged with the absence of the twelfth imam in 260/873, did not grant the right to life to rational interpretations and disciplines, claiming that religion can only be understood by the information provided by the imams. For this reason, it is a known fact that most of the imami scholars rejected the methods of mental revelation until the beginning of the hijri 6th / 11th century. With the prolongation of the twelfth imam's absenteeism (h.260/873), the disagreements among the imams and the inability to find solutions to new problems led to the weakening of this Salafi understanding. This has led to the emergence of a new system of thought but also principles of how to derive fiqh from the sources in question, and that makes use of the methods of Reasoning. In our article, it is mentioned to what extent the Usûlî School, which emerged as Mutazila affected a movement against Ahbâris since the V/XI century. Based on the examples of Sheyh Müfid, Sherif Murtazâ and Abû Cafer et-Tûsî, who set the basis of this school, the approaches of the Usûlî School to the evidence of reason in the V/XI century were evaluated. In particular, the main theme of our study is to examine whether the scholars of the aforementioned principles, based on the works they wrote on the fiqh method, see the mind as the fourth evidence after the Book, Sunnah and Icmâ.
Methodology of Caferî Fiqh Ahbârî School Usûlî School Evidence of Reason
Şia mezhebi içerisinde iki önemli ekolün varlığından söz etmek mümkündür. Bunlardan ilki Ahbârîlik, diğeri ise ondan sonra ortaya çıkan Usûlîliktir. H. 260/873 yılında onikinci imamın gaybetiyle ortaya çıkan Ahbârîlik, dinin sadece imamların ahbariyle anlaşılabileceğini ileri sürerek, akla dayalı yorum ve disiplinlere hayat hakkı vermemiştir. Bu sebeple h.V/XI. asrın başlarına gelinceye kadar imamî ulemânın büyük çoğunluğunun akli istinbat metotlarını reddettikleri bilinen bir gerçektir. On ikinci imamın gaybetinin (h.260/873) uzamasıyla imamların ahbârındaki ihtilaf ve yeni sorunlara çözüm bulamaması bu selefî anlayışın zayıflamasına yol açtı. Bu ise, imamların görevlerinin sadece ahbârları incelemekten ibaret olmayıp, söz konusu kaynaklardan fıkhî hükümleri nasıl çıkarılacağına dair prensipler de ortaya konması gerektiğine inanan ve aklî istidlal metotlarından istifade eden yeni bir düşünce sisteminin meydana çıkmasına neden oldu. Usûlî düşüncenin oluşumunda Mu’tezîle’nin Bağdat ekolünün önemli tesirleri de makalede göz ardı edilmemiştir. Makalemizde h. V/XI. asırdan itibaren Ahbârilere karşı bir hareket olarak ortaya çıkan Usûlî ekolün Mu’tezileden ne derece etkilendiğine değinilmiş ve aslî delillere bakış açıları kapsamında, bu ekolün esasını koyan Caferî Fıkıh Usûlü âlimlerinden Şeyh Müfid, Şerif Murtazâ ve Ebû Cafer et-Tûsî’yi örnek alarak h. V/XI. asırda Usûlî ekolün Akıl deliline yaklaşımları değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Özellikle, söz konusu usûl âlimlerinin Fıkıh usûlüne dair yazdıkları eserlere dayanarak Aklı Kitap, Sünnet ve İcmâ’dan sonra dördüncü delil olarak görüp görmediklerinin incelenmesi çalışmamızın ana temasını oluşturmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 22 Haziran 2021 |
Gönderilme Tarihi | 17 Kasım 2020 |
Kabul Tarihi | 10 Mart 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 7 Sayı: 1 |
Yakın Doğu Üniversitesi İslam Tetkikleri Merkezi Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.